XVIII. Yüzyılda Osmanlı ve Avrupa: Diplomasi ve Reform Çabaları 🤝
XVIII. Yüzyılda Denge Politikası ve Osmanlı Reformları
XVIII. yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu'nun uluslararası sistemdeki gücünün göreceli olarak azaldığı, Avrupa devletleri karşısında toprak kaybının başladığı ancak yine de önemli bir askeri ve diplomatik güç olmaya devam ettiği bir dönemdir. Bu yüzyıl, Osmanlı'nın Batı'yı daha yakından tanıma ve reformlarla ayakta kalma çabalarına sahne olmuştur. Avrupa ise 'denge politikası' adı verilen karmaşık bir diplomasi ağı içinde güç mücadelesini sürdürmüştür.
XVIII. Yüzyıl Avrupa'sında Denge Politikası
- Güç Dengesi (Balance of Power): Vestfalya Barışı'yla (1648) kurulan sistemde, hiçbir devletin Avrupa'ya tek başına hükmetmesine izin vermeme prensibi üzerine kuruludur. Bir devletin aşırı güçlenmesi durumunda, diğer devletler birleşerek bu gücü dengelemeye çalışmışlardır. Bu, sürekli ittifaklar ve karşı ittifaklarla dolu bir diplomasi çağını başlatmıştır.
- Hanedan Savaşları: İspanya Veraset Savaşları, Avusturya Veraset Savaşları ve Yedi Yıl Savaşları gibi büyük çatışmalar, Avrupa'nın siyasi haritasını ve güç dengelerini yeniden şekillendirmiştir. Bu savaşlar genellikle sömürgecilik, ticaret yolları ve hanedanlık hakları üzerine çıkmıştır.
- Aydınlanma Çağı: Akıl ve bilimin ön plana çıktığı bu dönem, siyasi, ekonomik ve sosyal düşüncelerde devrim niteliğinde değişikliklere yol açmıştır. Montesquieu (kuvvetler ayrılığı), Voltaire (hoşgörü, ifade özgürlüğü), Rousseau (halk egemenliği, sosyal sözleşme) gibi düşünürler, mutlakiyetçi yönetimleri eleştirmiş ve devrimlere zemin hazırlamıştır. Osmanlı, bu fikir akımlarından direkt etkilenmese de, Batılılaşma çabalarıyla dolaylı olarak karşılaşmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Dış İlişkileri ve Toprak Kayıpları
- Pasarofça Antlaşması (1718): Avusturya ile yapılan bu antlaşma, Osmanlı'nın Batı'da önemli topraklar (Banat, Belgrad) kaybettiği, ancak Lale Devri'nin başlangıcı kabul edilen ve Batı'ya açılma ve kültürel etkileşimin hızlandığı bir dönemin kapısını araladığı bir dönüm noktasıdır.
- Prut Antlaşması (1711): Rusya'ya karşı kazanılan bu zafer, Azak Kalesi'nin geri alınmasını sağlamış ve Osmanlı'nın Rusya üzerindeki kısa süreli üstünlüğünü simgelemiştir. Ancak bu başarı, Rusya'nın sıcak denizlere inme politikasını durdurmaya yetmeyecektir.
- Küçük Kaynarca Antlaşması (1774): Rusya ile yapılan bu antlaşma, Osmanlı tarihinin en ağır anlaşmalarından biridir. Kırım'ın bağımsız olması (ancak fiilen Rus etkisine girmesi), Rusya'ya Osmanlı Ortodoksları üzerinde koruyuculuk hakkı tanınması, kapitülasyonların genişletilmesi ve savaş tazminatı ödenmesi gibi maddelerle Osmanlı, hem toprak hem de egemenlik hakları açısından büyük kayıplar yaşamıştır. Bu anlaşma, Rusya'nın Karadeniz'deki üstünlüğünü pekiştirmiştir.
- Yaş Antlaşması (1792): Rusya ile yapılan bu antlaşma ile Kırım'ın Rusya'ya ait olduğu kesinleşmiştir. Bu, Karadeniz'in bir 'Türk Gölü' olma özelliğini tamamen yitirmesine neden olmuştur.
Osmanlı'da Reform ve Batılılaşma Çabaları
- Lale Devri (1718-1730): Pasarofça Antlaşması ile başlayan, Patrona Halil İsyanı ile sona eren bu dönemde askeri alandan çok, kültürel ve sosyal alanda Batı'ya yönelme çabaları görülmüştür. İlk Türk matbaasının kuruluşu (İbrahim Müteferrika), ilk itfaiye teşkilatı (Tulumbacılar), Paris ve Viyana'ya elçiliklerin gönderilmesi (geçici), kağıt ve çini fabrikaları kurulması bu dönemin önemli gelişmeleridir. Ancak lüks ve israf, halkın tepkisini çekmiştir.
- III. Mustafa ve I. Abdülhamit Dönemleri: Humbaracı ve Sürat Topçuları ocaklarının ıslahı (Baron de Tott), deniz mühendisliği okulu (Mühendishane-i Bahrî-i Hümâyun) ve istihkam okulu (Mühendishane-i Berri-i Hümayun) gibi askeri okulların açılması, Ulufe alım-satımının yasaklanması gibi reformlarla askeri ve mali alanda iyileştirme çabaları görülmüştür. Bu reformlar, daha çok mevcut kurumları iyileştirmeye yönelik olmuş, köklü bir yapısal dönüşüm getirememiştir.
- III. Selim ve Nizam-ı Cedit: III. Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nun toptan bir modernleşme projesi olan Nizam-ı Cedit'i (Yeni Düzen) başlatmıştır. Bu düzenlemeler; yeni bir ordu (Nizam-ı Cedit Ordusu), batılı tarzda diplomatik ilişkiler (daimi elçilikler), Avrupa'dan uzmanlar getirme, mali düzenlemeler ve eğitim reformlarını içermiştir. Ancak bu reformlar, yeniçeriler ve ulema gibi çıkar gruplarının tepkisini çekmiş ve Kabakçı Mustafa İsyanı ile sona ermiştir.
Henüz hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!